08-04-2022
MÜELLEFE-İ KULÛB KİMLERDİR?
Tefsiri Taberi’de de:
Bunlar kaydeden Taberi. “Bu sözler birbirine yakındır, maksat ise İslâm’a girmeleri, başka değil ancak mal verme yoluyla mümkündür. Bütün bunlar cihadın bir türüdür.” dedikten sonra şu hususu da ilave etmekte ve şöyle demektedir:
Müşrikler üç sınıftır:
Kadi B. Arabi de şöyle der:
“İslâm kuvvet bulursa zekât faslından müellefe-i kulûba hisse verilmez; ihtiyaç duyulursa birer sehiv verilir.”
Sahih rivayette varid olduğuna göre Allah Resulü şöyle buyurmuştur:
“İslâm garib olarak zuhur etmiş; yine garib olmaya avdet edecektir…”
Bu mevzuyu bir de hülâsaten Hak Dini Kur’an Dili Tefsiri’nden dinleyelim:
“Yunus demiştir ki: Zühriye sordum; Bunda nesih bilmiyorum dedi. Ebu Caferi Nühasi demiştir ki; Bunlar hakkında bu hüküm sabittir; Bir kimse telife muhtaç olur ve onlardan Müslümanlara bir afet lahik olmasından korkar veya ba’dehu hüsni İslâm’ını ümid ederse verir.
Kazı Ebu Bekir İbni Arabi demiştir ki; Benim indimde hüküm şöyledir: İslâm kuvvetli olursa zail olurlar ve eğer ihtiyaç bulunursa Resulullah’ın verdiği gibi sehimleri kendilerine verilir.
Rivayetin aslına göre bunlar başlıca üç kısım idiler:
Artık bu kapıyı açmanın zamanı gelmiştir:
Müellefe-i Kulûb kapısı Hz. Ömer devrine kadar açıktı: “İslâm artık kuvvet bulmuştur, o cinsten olanlara artık İslâm’ın ihtiyacı yoktur!” gerekçesiyle o zamana kadar verile gelen müellefe sınıfına Hz. Ömer artık zekât vermemiştir.
Fakat bugün İslâm âlemini ve günün dünyasını gözden geçirdiğimizde Beyzavi’nin kaydettiği beş şart da mevcuttur. Ve günümüzün dünyasında cihadın bir şekli de budur ve oldukça gerekli ve muteberdir. Şöyle ki, ümmet uleması, ümmetin, hususiyle zekât paralarıyla müellefe-i kulûb kapısını açmalı ve bu mevzua giren müellefe-i kulûb sınıfından da istifade etmelidir.
Binaenaleyh, varlıklı Müslüman kardeşlerimiz zekâtlarını verirken, müellefe-i kulûb sınıfından da ümmetin istifade etmelerini ve kısa zamanda İslâm Devleti’nin hâkim olması için Hilafet Devleti’mizi o yönden de güçlendirmek ve imkânlara kavuşturmak için gayret göstermeli ve zekâtlarını azami derecede değerlendirmelidirler.
Şunu da söyleyelim ki, gerek burada gerekse Anadolu’da zekâta muhtaç akrabaları varsa zekâtlarını onlara doğrudan doğruya gönderme değil, Hilafet Devleti’ne gönderirler, zekâta muhtaç akrabalarının listesini de aynı zamanda bildirirler. Ve bu surette hem zekâtlarını vermiş olurlar, hem de akrabalarının İslâm şuuruna sahip olmalarına vesile olurlar.
Cemâleddin Hocaoğlu Kaplan {Rh.a}
DÂRU'L HİLÂFETİ'L ALİYYE MEDRESESİ
Bugün | 202 |
Toplam | 436360 |
En Çok | 1157 |
Ortalama | 330 |